19 Ağustos 2008 Salı

Sekülerleşme

''sekülerleşme kavramı başta hukuksal bir kavram olup, kilise mülkünün seküler devlet gücüne zorla devredilmesi anlamında kullanılıyordu. kavramın söz konusu anlamı daha sonra bir btün olarak kültürel ve toplumsal modernitenin oluşum sürecini yansıtmak üzere kullanılır oldu. böylece, kilise otoritesinin devlet eliyle başarılı bir biçimde terbiye edilmesinin mi, yoksa gayri-hukuksal mal edilişinin mi öne çıkartıldığına bağlı olarak sekülerleşme dendiğinde birbirine zıt değerlendirmelerle karşılaşılmıştır. bir yaklaşıma göre, burada dinsel düşünce tarzları ve hayat biçimleri akılcı, en azından akla dayalı eşdeğer biçimlerle ikame edilmekteyse de, başka bir yaklaşıma göre, modern düşünce ve hayat biçimleri haklı sahiplerinden garyi-meşru biçimde çalınan varlıklar olarak gözden düşürülmektedir. ikame modeli modernitenin sihir-bozan, ilerlemeye iyimser bakan bir yorumunu sunarken, mal etme modeli çökmekte olan evsiz-yurtsuz bir modernite yorumunu verir. oysa her iki yaklaşım da aynı hataya düşmektedir. çünkü onlara göre, sekülerleşme sıfır toplamlı bir oyuna benzer: bir tarafta kapitalizm sayesinde zincirlerinden sıyrılmış bilim ve teknolojinin üretici güçleri, öte taraftaysa din ve kilisenin muhafaza edici güçleri bulunmaktadır. modernitenin tahrik gücünü destekleyen liberal kurallara göre oynanan bu oyunda sadece bir taraf kazanabilir, ötekiyse kaybetmek zorundadır. ama böyle bir tarif, sürekli olarak sekülerleşen bir çevre içinde dinsel toplulukların devamı üzerine dayanan post-seküler bir topluma uymamaktadır. böyle bir tarifte, kültür mücadelesinin kakafonisinde bilim ile din arasında adeta üçüncü taraf olarak kendi yolunu çizen ve demokratik olarak aydınlatılmış olan aklı selimin medenileştiren rolü dışa itilmektedir.''

KAYNAK: İnsan Doğasının Geleceği - Jürgen Habermas (Everest Yayınları - 2003)

Hiç yorum yok: