11 Eylül 2008 Perşembe

Yabancılaşmış Bilinç

''İnsan bilinci sürekli dönüşen bir yapı ortaya koyuyor. Bu bilinçte dönüşen şeyin özü ne dersek, bu dönüşen şeyin adı, elbette kavramlar. Kavramlar dediğimiz şey de bilgi birimleridir ama bunlar salt nesnel bilgiler gibi düşünülmemelidir. Aynı zamanda bunlar duygu yükleri de olan bilgi birimleri olarak da düşünülmelidir. Mesela bir elma kavramı benim için bir bilgi sorunudur elbette ki ama benim özellikle geçmişimle ilgili olarak elmayla olan ilişkilerim ona ayrıca bir duygu yükü yüklememi getiriyor. Diyelim ki ben denizden korkan bir insansam, deniz kavramının duygu yükü bende olumsuz oluyor. Ama bir deniz tutkunuysam denizin duygu yükü çok daha sevinç yüklü, istek dolu oluyor. Demek ki kavramlar yalnızca nesnel bilgi birimleri değil aynı zamanda öznel bilgi birimleridir. Tabii bunu, tek bir bilinç için, bireysel bilinç için düşünüyoruz. Yoksa kavramların bütün bilinçlerde ortak bir duygu yükü vardır demek abes olur. Kavramlar yaşamın dönüşmesiyle dönüşüyorlar. Yani yaşam sürekli dönüştükçe bizim yaşamla ilgili bilgilerimiz de değişiyor. Fakat yaşamla ilgili bilgilerimizin değişmesi, yaşamı dönüştürmemiz için bir temel dayanak oluyor. Yani hiçbir zaman yaşam bilinci belirler ama bilinç yaşamı belirlemez diye bir düşünce koyamayız, bu çok yanlış olur. Yaşam ve düşünce arasında sürekli bir etkileşim vardır. Hem ben yaşamı dönüştürüyorum hem de yaşam beni dönüştürüyor. Ama bende dönüşen şey kavramların kendileridir. Demek ki her kavram, tarihselliğiyle kavramdır. Bireylerin bilincinde tarihselliğiyle kavramdır her şeyden önce. Ama genel olarak kavramların nesnel içeriklerine baktığımız zaman, yani onları ortak bilinç açısından ele aldığımız zaman ortak dönüşüm koşullarının da var olduğunu görüyoruz. Yani sağlıklı her bilinçte sorduğumuz bazı sorular benzer yanıtlar getirecektir. Diyelim ki, 'Aydınlanma nedir' diyorsam, bilinçli bir insanın bana yanıtı, 'Aydınlanma 18. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkan ve yetkeye karşı kendini ortaya koyan bir düşünce biçimi' olacaktır. Bir başkası yine buna yakın bir tanımda bulunacaktır, ama biri çıkıp derse ki, 'Aydınlanma Newton'la başlamıştır', bu saçma olacaktır. Demek ki, kavramların bana göre olan yapılarıyla toplumsal bilinçteki ya da evrensel bilinçteki yapıları arasında büyük bir ayrılığın büyük bir çelişkinin olmaması gerekiyor. Ama hepimizin zihninde bütün kavramlar aynı dolgunlukta olmaz. Bir gemicinin kafasındaki gemi kavramıyla benim kafamdaki gemi kavramı aynı dolgunlukta değildir ya da bir baleci pasdedeux dediği zaman ne anlıyorsa ben pasdedeux dediğimde onun anladığının ancak onda birini anlıyorumdur. Ama önemli olan nedir? Önemli olan her ikisi arasında temelde çelişkinin bulunmamasıdır. Yani ikimizin bunlardan başka şeyler anlamamasıdır. Eğer ikimizden biri bunlardan başka şeyler anlıyorsak ki başka bir şey anlayan benim olmam gerekir, daha az bildiğime göre, o zaman da pasdedeux kavramını doğru oluşturmamışım demektir. Zihnimizde oluşan bütün içeriği bozuk kavramlar, zihnimizde bozucu etkiler taşırlar. Bozuk ya da yetersiz bilinç dediğimiz şey bozuk kavramlarla oluşturulmuştur. Buna açık açık yabancılaşmış bilinç de diyebiliriz.''

KAYNAK: Afşar Timuçin'in Mavi Defter'le söyleşisinden bir kuple.

Hiç yorum yok: