23 Nisan 2008 Çarşamba

Vicdani Red

TÜRKÇE'nin OKUNDUĞU GİBİ YAZILAN BİR DİL OLDUĞU KANAATİNDEYİM VE 'RET' SÖZCÜĞÜ 'VİCDANİ' SÖZCÜĞÜNÜN ARDINDAN 'RED' OLARAK TELAFFUZ EDİLMELİ DİYE DÜŞÜNMEKTEYİM ZİRA TÜRKÇE'DE MÜNFERİT BAĞLAMDA 'RED' DİYE YAZILAN BİR SÖZCÜĞÜN OLMADIĞINI BEN DE BİLMEKTEYİM. TIRAŞ SONRASI LİMON KOLONYASI:


TEZ:
"war is an ugly thing, but not the ugliest of things. the decayed and degraded state of moral and patriotic feeling which thinks that nothing is worth war is much worse. the person who has nothing for which he is willing to fight, nothing which is more important than his own personal safety, is a miserable creature and has no chance of being free unless made and kept so by the exertions of better men than himself."
(yazan: john stuart mill)


ANTİTEZ:
vicdani red, bireylerin vicdani(ahlaki) gerekçelerle, inançları sebebiyle ya da kişisel tercihlerinden dolayı askerlik yapmayı reddetme haklarını teslim ediyor.
bu hak uluslararası kapsamda tanınmış durumda. birleşmiş milletler, vicdani reddi, daha 1970’lerde, her insan için bir hak olarak kabul etti. avrupa konseyi bakanlar komitesi’nin, 1987’de aldığı tavsiye kararında, vicdani nedenlerle silah kullanmak istemeyen herkesin, askerlik hizmetinden bağışık tutulabileceği belirtildi. bakanlar komitesi, ayrıca 2001’de aldığı bir başka tavsiye kararında, askerlik hizmetine çağrılanlara, bu çağrıyla birlikte vicdani ret haklarının da duyurulması ve vicdani ret hakkının profesyonel askerler bakımında da geçerli olması gerektiğini ifade etti. avrupa insan hakları mahkemesi ise vicdani ret hakkını ve diğer haklarla bağlantısını göze alan ihlal kararları vermiş bulunmakta.
uluslararası insan hakları hukuku ve onun kurumları dışında, vicdani red, ciddi bir uluslararası toplumsal bilinç ve girişim hareketi. birinci dünya savaşı sırasında, savaşa çağrılan ama askerlik yapmayı reddettiği için bu çağrıya uymayan, bu sebeple içlerinden üç bin tanesi hapse atılan savaş karşıtlarının, 1921’de kurduğu war resisters international (wri), günümüzde dünyanın hemen her yanından anti-militaristler ve vicdani retçiler için küresel bir örgütlenme şemsiyesi. tek tek ülkelerde ve uluslararası çapta kurulmuş pek çok başka savaş karşıtı sivil örgütlenme de söz konusu. bununla birlikte, her yılın 15 mayıs günü, vicdani retçilerin ve savaş karşıtlarının günü olarak belirlenmiş durumda.
bir hak olarak vicdani ret, yalnızca uluslararası kapsamda tanınmış değil. birçok ulus-devlet bu hakkın kullanılmasını vatandaşları için mümkün kıldı. amerika, kanada ve ingiltere gibi tamamen paralı askerlik sistemini uygulamaya geçmiş ülkeleri dışarıda bırakırsak, hemen hemen tüm batılı devletler, vicdan ret hakkını zorunlu askerlik yapmanın bir istisnası olarak kabul ediyorlar. alman anayasası’nın 4. maddesi “hiç kimse, vicdanı ile bağdaştıramayacağı silahlı bir savaş hizmeti olan askerliğe zorlanamaz” biçiminde bireysel bir hak olarak vicdani reddi tanımlıyor ve kabul ediyor. fakat vicdani red hakkını tanımasının yanı sıra, bu haktan yararlanan kişiler için sivil hizmette bulunma zorunluluğunu getiriyor. günümüzde tüm avrupa ülkelerinde uygulama bu şekilde yapılıyor. yani vicdani gerekçelerle askerlik yapmayı reddedenlerin, bu tutumu kabul ediliyor fakat bu kişilerin askerlikten muaf olmalarına karşılık, askerlikten biraz daha uzun sürelerle, düşük ücretler karşılığında sosyal hizmetlerde görev yapmaları zorunlu kılınıyor. avrupa konseyi üyeleri içinde, yalnızca türkiye ve azerbaycan, vicdani ret hakkını vatandaşlarına tanımamakta diretiyor.
türkiye’de devlet ve silahlı kuvvetler, vicdani ret hakkının tanınmamasında, haklı gerekçelerin varlığına inanıyorlar ya da muhtemelen bizi inandırmak istiyorlar. genelkurmay, insan hakları ile ilgili özel olarak bastırdığı kitapçıkta şu gerekçeye yer vermiş: “yasalarımızda 'vicdani ret' gibi gerekçelerle askerlik hizmetinden muafiyet öngörülmemiştir. bu bir bakıma ülkemizin stratejik konumunun ve içinde yaşanmakta olan koşulların yarattığı zorunlu güvenlik ihtiyacından kaynaklanmaktadır. türkiye`ye yönelik bu iç ve dış tehditleri doğuran söz konusu faktörler değişmediği müddetçe 'vicdani ret' kavramının düzenlemelerimize girmesi mümkün görülmemektedir.” askeri yargıtay 3’üncü ceza dairesi ise vicdani reddin kabul edilmezliği ile ilgili “silahlı çatışmaların devam ettiği bir coğrafyanın ortasında bulunan türkiye’nin ülke savunması için gerekli tedbirleri alması zorunludur. bunun için her erkeğin zorunlu askerlik yapacağı benimsenmiştir.” biçiminde hüküm veriyor. peki, bu tehditler hangi tehditler ve nereden geliyorlar? olmayan tehditleri varmış gibi gösteren tüm bu kurgular, düşünen ve sorgulayan yurttaşı kandırmaya çalışmaktan; sorgulamadan kabul eden yurttaşı da aptal yerine koymaktan öteye geçemez nitelikte.
halkların terbiyecisi korkudur. yöneticiler ya da iktidar sahipleri, halklarını istedikleri gibi yönlendirebilmek ve onları her istediklerine inandırabilmek için tehditler kurgulayıp korkular yaratırlar. bu yöntem, türkiye’de de etkin bir biçimde uygulanmakta. tehdit algılarıyla, paranoyalarla, korkularla ve düşmanlıklarla yaşatılan ulus bilinci; türk silahlı kuvvetlerini bu ülkede ölçüsüz bir biçimde her şeyin bekçisi ve koruyucusu olarak görmekte; ülke içindeki farklı kimlikleri ve tercihleri sindirmeye girişmekte; dağlarda üç beş terörist ya da direnişçinin öldürülmesiyle, adeta Sade’ın şiddetli haz törenlerinde karakterlerinin attığı zevk çığlıklarını çağrıştıran bir tatmine ulaşmakta; ...otosansür... ‘bizim polisimiz dahi yunanistan’a girse iki saatte atina’yı alır’ deyip, atina’yı ondan sonra ne yapacağını hiç düşünememekte. bu, kısır döngüye yol açan bir hastalık. askerlik yapmayı zorunlu ve kutsal gören ulusal bilinç ve resmi söylem, bir yanlış dünya algısı ya da algısızlığı.
türkiye’de militarist ulusçu tutuma karşı çıkan, tsk’nın rolünü sorgulayan ve vicdani ret hakkını kullanarak, başka insanları öldürmede uzmanlaşma mesleğinden uzak durmak isteyen bir kitle de var. ama bu kitlenin varolması, sindirilmesiyle at başı gidiyor. başını yerleşik kabullere kaldıran barışçılar için hazırda her zaman kaldırılan başa inecek bir balyoz ya da balyozlar tutuluyor. askerlik yapmayı reddedenler, vatan haini olarak görülüyor, askeri hapishanelerde tutuluyor, bu hapishanelerde tutulmaları yetmiyor ve işkenceye uğruyorlar.
perihan mağden, yeni aktüel dergisinde, bu tür hak ihlalleri konusunda bilgilendirici, tsk’nın zorunlu askerlikte diretmesini eleştiren bir yazı kaleme aldı. mağden, yazısında vicdani retçiler osman murat ülke, mehmet bal ve halil savda’nın askeri hapishanelerde türlü manevi ve maddi işkencelere maruz bırakıldıklarını ifade ediyor. örneğin mehmet bal’ın üzerindeki askeri üniformayı çıkarmasını önlemek amacıyla ellerine ve ayaklarına kelepçeler takılmış. ellerin fizyonomisi düşünülerek yapılmış kelepçeler de ayak bileklerini kesmiş. adana askeri cezaevi komutanı albay durdu solak da o derece insancıl ve düşünceliymiş ki kelepçeler ayak bileklerini kesmesin diye özel zincirler yaptırtmış; böylelikle de mehmet bal’ın prangalı bir halde tutulması sağlanmış.
görüldüğü gibi askerlik yapmak istemeyenlere askerlikten muaf olma hakkı,yani vicdani ret hakkı verilmiyor; üstüne bir de bu insanlar askeri cezaevlerine kapatılıp, oralarda tutuluyorlar; bu yeterli bulunmuyor ve bu insanlara işkence yapılıyor, vatan hainliği ettikleri gerekçesiyle. fakat bu çorbanın tuzu ve biberi eksik kalıyor. perihan mağden’in söz konusu insan hakkı ihlali zincirini eleştiren bir yazı yazmasının ve yazısında vicdani ret hakkını savunmasının hemen ardından, hakkında 'halkı askerlikten soğutmak' gerekçesiyle dava açılıyor ve neyse ki beraat ediyor.
(yazan: paul killed by jeanne, 17.04.2008 00:19 ~ 00:24 - ekşisözlük)


SENTEZ:

'KORKUYORUM ANNE...''
(yazan: vakumist)

Hiç yorum yok: