26 Kasım 2008 Çarşamba

İçimizdeki Maymun


'' bir röportajda, helena bonham carter'a maymunlar cehennemi'ndeki ari rolüne nasıl hazırlandığı sorulduğunda, sadece içindeki maymunla temasa geçtiğini söylemiş. o ve diğer oyuncular, maymun duruşlarını ve hareketlerini öğrenmek için maymun akademisi denen bir yere gitmişler, ama ufak tefek bonham carter bir şempanzeyi oynamış olsa da bence onun kendi içinde bulduğu şey duyarlı bir bonoboydu. bu iki maymun türü (şempanzeyle bonobo) arasındaki tezat, bana psikologların HÇ ve HA kişilikler arasında yaptığı ayrımı hatırlatır. HÇ 'hiyerarşi-çoğaltıcı'nın kısaltması, kanuna ve düzene, herkesi yerinde tutmak için sertlik kullanılması gerektiğine inanan kişilikler için kullanılıyor. öte taraftan HA 'hiyerarşi-azaltıcı'nın kısaltması ve oyun alanında eşitliği tesis etmeye çalışan kişilik manasına geliyor. asıl sorun hangi eğilimin daha arzulanır olduğu değil çünkü ancak ikisi bir arada olduğunda bildiğimiz şekliyle insan toplumunu yaratıyorlar. toplumlarımız bu iki tipi dengeliyor; ya ceza mahkemeleri gibi daha HÇ kurumlar ya da sivil hak hareketleri ve fakirlere yardım kuruluşları gibi daha HA kurumlar tesis ediyorlar. herkes bu tiplerden ya birine ya diğerine eğilimli, hatta bütün bir türü bile böyle sınıflandırabiliriz; şempanzeler daha HÇ, bonobolar daha HA. acaba biz insanlar bu iki maymunun melezi gibi mi davranıyoruz? gerçek melezlerin davranışı hakkında fazla bir şey bilmiyoruz ama biyolojik olarak mümkün ve böyle melezler mevcut. kendine saygısı olan hiçbir hayvanat bahçesi, soyu tehlikede olan iki primatı çapraz üretmez ama gösterilerinde tuhaf sesli maymunları kullanan bir gezici fransız sirki varmış. bu maymunların şempanze olduğu düşünülüyordu ama uzman bir kulak için bağırışları bonobolar kadar tizdi. sonradan anlaşıldı ki, sirk uzun zaman önce farkına varmadan congo adında bir erkek bonobo edinmiş. hayvan terbiyecisi çok geçmeden erkeğin doymak bilmez cinsel dürtüsünün farkına varmış ve iyi bir gösteri sunduğunda, sirkin hepsi şempanze olan dişi maymunlarıyla cinsel ilişkide bulunmasına izin vererek bunu sömürmüş. bunun sonucunda ortaya çıkan melezler çok daha kolay dik yürüyor ve uysallıkları, duyarlılıklarıyla herkesi şaşırtıyorlarmış. belki de bu melezlerle çok şey paylaşıyoruz. içimizde bir değil iki maymun barındırmak gibi bir şansımız var; kendimize dair, son yirmi beş yıldır biyolojinin bize sunduğu imgeden çok daha karmaşığını inşa etmemize imkan sağlıyorlar. tümüyle bencil ve kötü olduğumuz, ahlakımızın bir yanılsama olduğu görüşü, değiştirilmeye muhtaç. benim de savunduğum gibi temelde maymunsak ya da en azından, her biyoloğun savunduğu gibi maymun soyundan gelmişsek, en bayağısından en asiline bir eğilimler bütünüyle doğuyoruz. ahlakımız, hayal gücümüzün bir ürünü olmak şöyle dursun, rekabetçi ve saldırgan tarafımızı şekillendirmiş olan aynı seçme sürecinin bir ürünü.

darwinci bakışa gücünü veren şey, başarısız genotiplerin elenmesi yoluyla böye bir mahlukun ortaya çıkmış olabileceği iddiasıdır. bu süreci, ürünleriyle karıştırmaktan uzak durabilirsek dünya üzerinde yürümüş, en iç çatışmalı hayvanı görürürüz. hem çevresini hem de kendi türünü inanılmaz bir biçimde yok edebilen, yine de engin bir empati sahibi ve şimdiye kadar hiç görülmemiş ölçüde sevmeyi bilen bir hayvan. bu hayvan bütün diğerlerine baskın çıkmışsa, aynaya dürüstçe bakması ve hem karşısında duran can düşmanını, hem de daha iyi bir dünya inşa etmek için yardıma hazır baş müttefikini tanıması çok önemlidir. ''


kaynak: içimizdeki maymun sy.234-235 - frans de waal
(metis yayınları'nın eylül 2008 tarihli birinci basımından alıntıdır)

Hiç yorum yok: